SETA Dış Politika Araştırmacısı Dr. Tunç Demirtaş, uluslararası güçlerin Afrika politikalarını ve Türkiye’nin burada nasıl bir vizyon çizdiğini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Geçtiğimiz günlerde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Afrika Komutanlığı (AFRICOM) Komutanı General Michael Langley, diplomatik protokol kurallarına ve teamüllere aykırı olarak Nijer’e bir ziyaret gerçekleştirdi. AFRICOM heyetinin ne zaman, hangi gündemle ve kimlerin ziyaret listesinde olacağı bilgisini Nijer yönetimine bildirmeden gelmesi yönetimde rahatsızlık oluşturdu. Dolayısıyla, AFRICOM tarafından yapılan ziyaret sonrası Nijer yönetimi ABD ile anlaşmalarını sonlandırmaya karar verdi.
ABD’nin Sahel’deki varlığı tehlikede
ABD’nin kıtadaki en büyük askeri üslerinden biri olan insansız hava aracı (İHA) üssü Nijer’in Agaden şehrinde bulunuyor. Bu üs aynı zamanda Sahel bölgesi için oldukça büyük öneme sahip. Fransa’nın Nijer’den ve bölgenin bir kısmından çıkarılmasından sonra aynı durumun ABD için bir gün gerçekleşip gerçekleşmeyeceği geçtiğimiz dönemlerde tartışılmıştı. Bugün gelinen noktada Nijer ve ABD arasındaki anlaşmanın “hızlı bir şekilde yürürlükten kaldırılması kararı” ABD’nin Sahel’deki varlığının ve operasyonlarının risk altında olduğunu gösteriyor.
Bununla birlikte ABD’nin bu talebe yaklaşımı da oldukça önemli. ABD tarafından temkinli açıklamalar gelse de tavırları henüz netlik kazanmadı. Bu kapsamda, ABD’nin vereceği tepki üssün geleceği ve bölgedeki terörle mücadele kapsamında varlığının nerede ve nasıl konumlanacağı açısından önemli.
Nijer yönetiminin aldığı bu karar Temmuz 2023’te Nijer’de gerçekleşen darbeden sonra Sahel’deki en stratejik üssü olan Air Base 201 adındaki İHA üssünün varlığını ortadan kaldırıyor. Bu durum ABD’nin bölgesel varlığı için bir gerileme olarak nitelendirilebilir. Bu süreç Rusya’nın Sahel’de varlığını artırma çabalarıyla birlikte düşünüldüğünde Batı’nın Sahel’deki nüfuzunun azalması olarak yorumlanabilir. Bölge geneline bakılacak olursa, Afrika’da yeni dönemde özellikle Sahel’de Nijer, Mali ve Burkina Faso ittifakının daha keskin şekilde ayrışmaya gittiğini görüyoruz.
Uluslararası güçler Afrika’da köşe kapmaca oynuyor
Bölgede uluslararası güçler arasında köşe kapmaca yaşanması mümkün olabilir. Özellikle, Rusya’nın askeri ve enerji, İran’ın ise enerji işbirliği üzerinden bölgede varlığını artırmaya yönelik çabaları bir süredir dikkat çekiyor. Rusya, Afrika’da kalıcı bir aktör olmak için uzun yıllardır efor harcıyor. Dolayısıyla, Rusya’nın faaliyetleri Yevgeniy Prigojin’in ölümüne kadar Wagner ve daha sonrasındaki süreçte kademeli olarak African Corps üzerinden devam ediyor.
Öte yandan, Ocak 2024’te İran ve Nijer arasında imzalanan ekonomik, siyasi ve sağlık sektörlerinde işbirliği anlaşmaları da dikkat çekici. Nitekim İran’ın uranyum açısından önemli kaynaklara sahip Nijer ile işbirliğini artırmak istemesi mümkün görünüyor. Bu noktada, sağlık sektöründeki anlaşmalar dikkat çekici. Nükleer tıp bağlamında çeşitli faaliyetlerin gerçekleştirilmesi ve buna yönelik işbirliklerinin yapılması İran açısından oldukça önemli bir yere sahip.
Kıtada büyük yatırımlarla bulunan Çin’in yanı sıra özellikle son 2 yıldır Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) de Afrika’daki yatırım taahhütleri dikkat çekiyor. Son 2 yıllık dönemde BAE’nin kıtadaki yatırım vaatleri Çin’i geçti. Çin’in 2022 ve 2023 yılları yatırım taahhütleri sırasıyla 2,8 ve 25,9 milyar dolar iken, BAE’nin yatırımları 44,5 ve 52,8 milyar dolar olarak öne çıkıyor. Bu kapsamda BAE’nin kıtanın sahip olduğu kaynaklara erişimin yanı sıra küresel ve bölgesel güç mücadelesinde sahasını genişletmek için farklı ülkelerle angajman arayışları dikkat çekiyor.
Bunların dışında güç mücadelesinde Batı Afrika’da azalan etkisini ve sahasını Doğu Afrika’ya yönelerek kapatmaya çalışan bir Fransa bulunuyor. Kıtada geçmişten bu yana sömürgecilik faaliyetleriyle anılan Fransa’nın hırsı ve ihtirasları gerek Batı Afrika ve Sahel Kuşağını gerekse Doğu Afrika’yı yeni istikrarsızlıklara doğru sürükleme potansiyeli barındırıyor.
Türkiye nerede duruyor?
Son olarak, kıtada çeşitli ülkelerde kapasite inşası gerçekleştiren, güvenlik sorunlarına karşın istikrar sağlayıcı olarak meşru hükümetlerle işbirliği yapan, varlığına yönelik Afrika’daki halklardan destek alan ve kendine özgü modeliyle kıtadaki varlığını sürdüren Türkiye bulunuyor. Türkiye’nin Somali’yle son anlaşmasının ardından Afrika politikasında 2’nci faza geçtiği görülüyor. Bu yeni fazda Afrika’da daha mikro ve odaklı politikalarla yol kat etmesi beklenen Türkiye’nin bu süreçte kıtadaki meşru hükümetlerle ortaklık politikası üzerinden karşılıklı ihtiyaca yönelik hedeflere odaklanması mümkün. Türkiye’nin Afrika halkından aldığı gücü, bölgede gizli ajandalara sahip diğer uluslararası güçlerle kıyaslandığında büyük bir avantaj olarak ortaya çıkıyor.
[Dr. Tunç Demirtaş SETA Dış Politika Araştırmacısı ve Mersin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü]
Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.